Complains

Now that I remember, looking through my memories to find something meaningful in these garbage years, I had been bullied many times when I was a kid and a teenager, first by my father, then by the friends in school, and by the kids I played with on the street, and even by the commanders in the army where I served for my (?) country.

It seems like I wasn’t smart enough, tall enough, weighted enough, or smarmy enough to conform with the social norms.

Of course there were times or places where I felt just okay as a stranger. For instance, I have never been bullied as a stranger living abroad. People that didn’t speak the same language seemed nicer than the native speakers of my mother language. As it seems to me, it’s better to be a stranger and stay away from people as much as one can.

Should I feel sorry for the humankind when it suffers?


Gün 9 ve 10 – Notlar

Berbat hayat sürüyor. Soğuk odamdan yazıyorum. Anneme odun kırmamasını söylememe rağmen bugün tekrardan böyle bir şeye kalkışması beni o kadar öfkelendirdi ki, bağırıp çağırmak zorunda kaldım. Bir saat boyunca odun kırdım o öfkeyle. Ve şu anda soba yanan oda da oturmayarak artık soba yakma odun kırma ve çıkarma işini tamamen ona bırakarak kendi odama çekilmiş bulunuyorum. Elbette üzüldü ve ben de üzgünüm bu duruma. Hayatta herşeyi kontrol altına alamıyorsunuz demek ki. Akışına bırakmaya karar verdim artık. Tekrar ölmeyi diledim bugün.

Artık kime veya hangi duruma sinirleneceğimi bilmiyorum. Ne olursa olsun tüm sebepler bende son buluyor, sorumlusu benim tüm bunların. On senemi heba etmişim sonuçta ve yaşadığım bu günler onların sonucu değil mi? Peki ya ne yapacağım şimdi? Ya da yaşamaya çalışmak ne katacak bana? Hastalıktan kaçınmak.. Daha çok acı! Yani bu şekilde yaşasam acıdan başka ne geçecek elime? Her şeyi çok umursadığımdan gelmedi mi zaten tüm bunlar başıma. Neden korktum, neden kendimi yetersiz hissettim ki karşıma çıkan fırsatlar karşısında? Nereden geliyor bu özelliklerim, neden böyleyim bilmiyorum. Babasız, annesiz yaşayanlar! Siz çok şanslısınız, inanın!

Planlarıma devam ediyorum hala, odaklanabildiğim kadarıyla. Patlama noktasında olma sebeplerimden biri de buydu zaten. Ben bir şeye odaklanmaya çalışıyorken, tak tak odun kırma sesleri dışarda. Neden böyle anne! Bizim genlerimiz mi desem, karakterimiz mi, neden biz böyleyiz? Kendimden tiksiniyorum bazen.

Öyle iğrenç şeyler yapmışım ki hayatta, ölene kadar beni rahat bırakmayacaklar. Evet, tabi ki her insanın hemen hemen yaptığı hataları vardır ve o hataları yapmalarının bir sebebi. Yine de affedemiyor kendini insan! Kendine yaptıklarını belki affedebilirsin ama ya başkasına? Hayat; en azından benim için, hiç de kutsal değil. Tamamen bir kaos ve iğrenç bir şey. Doğa tabiki de güzel, ağaçlar, kuşlar, hayvanlar.. Güzel insanlar da var elbet. Fakat pek azımız o güzelliği ölene kadar koruyabiliyor sanırım.


Gün 7 ve 8 – Notlar

Günlük yazmam gerekiyor biliyorum. Yoksa tüm günler birbirine çok benzediği için birbirine giriyorlar.

İş aradığımdan amcama bahsettim ve yardım isteyip istemediğimi sordu. Ben de olur dedim ve buna uygun bir iş varsa haber verecek sanırım.

Evdeki huzursuzluğum devam ediyor. Kardeşim annemle tartıştı yine. Şu an tribal enfeksiyonu devam ediyor, yakında konuşmaya başlar yine annemle. Gerçekten çok zor biri, kesinlikle psikolojik terapiye ihtiyacı var. Kendimi toparlasam belki ona da yardımcı olabilecek gücüm olur.

Dün gece gördüğüm bir rüyadan konuşmak istiyorum. Zeytin gibi kara ve kıvrım kıvrım saçları olan hoş bir kız vardı yanımda. Bana sokulmuş, benimle meşk ediyordu. İlk bakışta biraz çekimserdim fakat sevgisinden emin olunca sokuldum birbirimize. Yalnız değildik! Sanki bir arkadaş toplantısındaydık. Diğerlerinin kim olduklarını bilmiyorum ama sanırım biri bekçi kuzenimdi ve siyasetten konuşmuştuk. Emin olduğum iki şey vardı; biri tartışma sonucu benim haklı çıktığım, öteki ise o kızla kesinlikle aşkı tattığımdı. Gördüğüm en iyi rüyalardan biriydi ve gece soğuktu, üşümüştüm. Kim bilir belki de Tanrı bana ısınmak için meleklerinden  birini göndermişti yanıma?!

Ekmek Arası dün bitti ve bugün Suç ve Ceza’ya başladım. Yıllar önce okumuştum bu kitabı. Sanırım Ukrayna’da ranzada geçirdiğim ilk günlerdi, dışarısı soğuktu, yurt odamsa sıcacık..

Kodlamalara devam ediyorum. Öğrenme sürecim yavaş fakat istikrarlı. İhtiyacım olan tek şey beden ve ruh sağlığı. Boşa harcamışım o güzel günlerimi ve umarım bir gün faydasını görürüm boşa harcadıklarımın.

Telefondan yazmaya çalıştım tüm bunları. Pek de kolay olmadı. İyi geceler Ozan.

19.01.2021


Gün 6 – Notlar

Ve evimdeyim! Köyden gelen ailemin karantina süresi bitti ve ben de eve geçtim bugün. O kadar alışmışım ki tek başıma yaşamaya bugün pekala strese girdim evdeki gürültüden ve benimle konuşmayan kardeşimin hal ve hareketlerinden. O da çok zor bir çocukluk atlattı ve psikolojisi bozuk benim gibi. Biraz da karakterden gelen sebepler olduğunu düşünüyorum. Bize bunlar aile yadigarı.

Yalnızlık nedir? Mesela ben tek başıma kaldığımda yalnızlık pek çekmem. Ancak çok güzel bir şeye şahit olur ve sevinirsem bunu biriyle paylaşmak ihtiyacı duyduğumda yalnızlığımın farkına varırım. Bu duruma ne denir bilmiyorum.

Fellik fellik iş aradm bugün. Dört firma buldum ve yarın başvuru yapacağım. Amacım kiraya çıkıp tek başıma bir düzen kurmak. Umarım bu yaşta iş bulabilirim.

Birinin benim yapmak istediğim şeyi yapmasını görmem o şeyin artık benim için değerini yitirmesine sebep oluyor bazen. Buna da bir isim bulamadım. Bencillik mi? Ego mu? Bilmiyorum ama bu yüzden çok şeyi yarıda bıraktığım olmuştur. Odaklanamıyor oluşumun ana sebebidir belki?!

Açıkçası bugün programlama ile ilgili çalışmalarıma odaklanamadım çünkü evdeki gürültü çok dikkatimi dağıttı. Halbuki sıcak, kendime ait bir odam olsaydı kış günlerinde, hayatımda belki de her şey çok daha farklı olurdu. Değişim, değişim, değişim. Bir bataklığa saplanmışım gibi. Bir an önce gelir elde edip kurtulmak istiyorum bu hayattan çünkü böyle son bulsun istemiyorum hayatım. Çok acı veriyor.

1.16.2021


Gün 5 – Notlar

Aynı gün neredeyse. Birbirini takip eden günler aynı olunca zaman kavramı yok oluyor. Sonra zaman ne kadar da çabuk geçmiş diyor insan.

Farklı bir kaç şey de oldu tabi bugün. Amcamın okul arkadaşının oğlu, -bu sene rastladığım genç bir delikanlı- bana yazmış signal’den. Abi diyor, bana kendimi geliştirebileceğim farklı kaynaklar önerebilir misin? Elbette dedim, memnuniyet duyarım.

İş konusunda bir değişiklik yok, olsaydı zaten ilk ondan bahsederdim.

HTML / CSS öğreniyorum bir kaç gündür. Zinciri kırma denilen çizelgeye göre ilerletiyorum bu öğrenme sürecini. Biraz faydası oluyor gibi sanki. Daha önce de birkaç kez kalmışmıştım böyle bir şeye. Fakat sadece video izleyip oradakileri tekrar ederek öğrenmeye çalışmıştım, demek ki o şekilde faydası olmuyor. Şu anda yaptığım şey ise her gün belirli bir miktarda satır kod yazmak. Deneyerek öğrenmek en iyisi gibi görünüyor. Mesela birinci ay günde 50 satır kod, ikinci ayda ise günde 55 satır kod yazacağım çizelgeye göre ve bu sene sonuna kadar devam edecek.

Başka planlarım da var. Uzun zamandır bir Youtube kanalı açmayı düşünüyordum. Fakat mükemmelliyetçiliğimin de etkisiyle bir türlü orijinal bir konu bulamıyordum. Sanırım artık bir tane bulup iyi kötü bir şeyler üretmem gerek. Aklımda bir fikir var açıkçası, bunu ilk videomu hazırladığımda burada paylaşacağım.

Yapmak isteyip de yapamadığım o kadar çok şey varki. Üstelik bunları yapıp mutlu olmam için çok param olmasına da gerek yok. Sadece bir işim olsa, belki de bir anda dünyanın en mutlu adamı oluvereceğim. İnsanlar zengin olunca mutlu olacaklarını sanırlar ya da harikulade bir şey olması gerekir hayatlarında. Sanırım kendime yaptığım bu zulüm benim en ufak şeylerden mutlu olmama sebep olacak.

Acılar mıdır bizi adam eden? Öyleyse acı çekmeden hiç mutluluk anı tadamayacağız demek bu. Açıkçası pek de acı çekmiş bir insan değilim. Önümde yığınla henüz yaşamadığım acılar duruyor. Ölüm mesela bir defa oluyor, bir kere ölüyorsun. Ama acılar, aynı olmasa da birbirlerine benzeyen acılar tekrarlayabiliyor kendini. Belki de cehennem denilen yer Dünya’dır.

13 Ocak 2021


Gün 4 – Notlar

Pek farklı bir gün olmamakla beraber bugün de sıradandı her şey. Bir hafta önce dört adet kitap almıştım ve nihayet bugün elime ulaştılar. Kitaplardan ikisi çeviri yapmak ile ilgili referans kitapları. Yıllar önce yapmam gereken şeyi yapacağım – her gün belirli sayıda kelime çevirmek. Umarım çok geç değildir. (Bu duygu değil miydi zaten beni mahveden? Yeniden istediğim bölümde Üniversite okuma fırsatım varken bunu “çok geç” diyip geçiştiren?)

Neden hep sonradan aklımız başımıza gelir? Neden hata yapmakta ısrar ederiz? Biz insanlar öğrenmek konusunda pek iyi değiliz sanki!?

Acaba her gün neler yaptığımızı ve neleri yapmak isteyipte yapamadığımızı kayıt altına alsak daha mı az tekrarlarız yanlışlarımızı? Hafıza ile ilgili bir kitapta okuduklarıma göre insan yazıyı kullanmaya başladıktan sonra hafızasını daha az kullanmaya başlamış. Yazıdan önce, her söylenecek bilgi, mesaj, şiir vs. belirli bir ritim ve metod kullanılarak hafızaya kaydediliyormuş. Mesela antik romaya ait tabletlerde harflerin arasında boşluk olmadan, kelime kavramı olmadan bir bütün olarak yazılmasının sebebi buymuş. Bilgi bir anlam ifade eden öbeklere ayrılarak ezberleniyormuş… Örneğin, çocukken ezbere söylediğiniz, fakat bazı kelimelerini anlamsız ve yanlış olarak şakırdadığınız şarkıları bir düşünün. Yaş ilerledikçe anlarsınız hani şarkının yanlış bildiğiniz kısımlarını. İşte onun gibi bir şey bu yukarıda bahsettiğim. Peki ya bugün nasılız, dünü hatırlamak konusunda? Bence berbat!

Dün letgo’dan tanıdığım bir tıp öğrencisinden mesaj aldım. Ona satılığa çıkardığım bir wifi aparatını bağışlayacaktım geçen sene fakat nasip olmadı. Sohbet döndü dolaştı ve iş konusuna geldi. Bana iş arıyorsam çevresine haber verebileceğini söyledi, yardımcı olmak için. “Gerek yok, teşekkür ederim, başka planlarım var şu an”, dedim. Neden mi? Çünkü benim gibi yıllarca çalışmamış ve bu yüzden mühendis sayılmayan birini kim işe alır? Üstelik bugünlere gelmeme sebep olan şey “kimsenin torpiline gerek kalmadan” bir işe girmek istemiş olmam değil mi? Mutlaka bir tanıdık vasıtasıyla mı işe girebilir ancak insan? Beni sadece Letgo’dan tanımış, yüzyüze konuşmamış bir insanın bana kişisel referans olup beni size tavsiye ettiğini ve sizin de beni işe aldığınızı düşünün! Elbette birçoğunuz benimle aynı fikir de olmayabilir bu konuda ya da bunu çok zararsız ve normal birşey olarak görebilir. Emin olun ki ben de sizin gibi görme isterdim bu meseleyi. O zaman şu an ki konumumdan daha iyi bir yerde olurdum, kesin. Umarım bir gün adam olurum!